KIRŞEHİR ABDULKADİR GEYLANİ VAKFI
KÖRÜN KAMÇI ZANNETTİĞİ YILAN
“İki atlı, sabahın erken saatlerinde yola çıkarlar. Bunlardan biri kördür. Bir ara kör olan adam, elinden kamçısını düşürür, atından iner ve kamçıyı aramaya başlar. Hava serin olduğu için, orada bir yılan uyuşuk halde kıvrılmış yatıyormuş.
Kör, kamçısını ararken, yılana tesâdüf eder. Hayvan soğukdan donuk vaziyette olduğu için, kör yılanı kamçı zannederek eline alır ve atına atlayıp arkadaşına yetişir.
Arkadaşı, nerede kaldığını sorar. Kamçısını düşürdüğünü fakat yerde onu ararken eski kamçısından daha güzel bir kamçı bulduğunu söyleyerek elindeki yılanı arkadaşına gösterir. Arkadaşı telaşla “Aman ha! Elindeki kamçı filan değil, yılan o! Hemen at onu!” derse de inatçı kör atmaz. Arkadaşı ne kadar nasîhat etse de, ne söylese de kâr etmez.
Bir müddet sonra güneş çıkar, hava ısınır ve hayvan kendine gelir ve kendisini kamçı niyetine elinde tutan o kör adamı sokarak ölümüne sebeb olur.”
KISSADAN HİSSE
Soğukda uyuşuk ve hareketsiz duran yılanın, hava ısınınca harekete geçip ısırması ve zehirleyerek adamı öldürmesi, fakîr iken kendi hâlinde bulunan bir kişinin biraz para kazanıp da biti kanlanınca nefs-i emmâresinin harekete geçerek kişiyi bir çok fenâlıklara ve zulme götürmesine ve nihâyetinde bu kötülükler sebebiyle kişinin cehenneme giderek helâk olmasına işâretdir.
Kamçı buldum zannıyla sevinen körün, arkadaşı tarafından uyarılmasına rağmen inatla onu dinlememesi ve arkadaşını kendisine hased etmekle suçlaması, nefsine mağlûb olanların kendilerine nasîhat edenleri düşman gibi görüp, sanki nasîhat verenler onların rahatını bozmak istiyorlarmış gibi düşünmesi ve tavsiyelerini tutmamasına işâretdir.
Kör ise, hak ve hakîkati bilmeyen, iyiyi ve kötüyü ayırt edemeyen kişiye işarettir.
Nefs-i emmâre, çok tehlikeli bir kobra yılanı gibidir. Nasıl ki yılan, soğukda uyuşuk ve hareketsiz kalır, o hâlde iken kimseye bir zararı dokunmaz ise nefs-i emmâre sâhibi olan kişi de fukarâ iken süt dökmüş kedi gibidir.
Hattâ bakarsın adam, câminin hep ön safında, elinde bir tesbih, “Amân Yâ Rabbi, Amân Yâ Rabbi” diye Allah’a yalvarır durur.
Ne zaman ki eline biraz para geçer, biti biraz kanlanır, tıpkı güneş çıkınca ısınan yılanın harekete geçip sağa sola saldırması gibi hemen günâha, isyâna ve zulme başlar.
Yılana bal da yedirsen zehir kusar.
Çünkü zehir kusmak, onun tabiatında vardır. İşte bazı insanlar da yılan karekterlidir.
Sen ne yaparsan yap, fırsatını bulduğunda kinlerini kusar, güvenine ihanetle karşılık verirler. Nankör yine nankördür. Ama sen yinede yaptırımda bulunsanda asla iyiliğinden, güvenirliliğinden ödün verme. Seni değiştirmesine müsade etme.
Kur’ân-ı Kerîm’in emirlerini dinlemeyen, Resûl-i Ekrem Efendimizin sünnetine tâbi olmayan ve nasihatçilerin nasîhatlarını dinlemeyenler işte bu inatçı kör adam gibidir. Kendilerini kendi elleriyle helâke mahkûm ederler yani cehennem ateşine atarlar.
Rabbimiz kovulmuş şeytanın , askerlerinin şerrinden ve NEFSİ EMMARE sıfatlarının zararlarından bizleri ve neslimizi muhafaza eylesin. Amîn!